Gezgin Salon Festivali

30 Nisan 2023 20:41 Eğlence
resimler-haber/Arda_Aytaç_gezgin_festivali-moren_haber_2.jpg
google news

Özlenen festival, iki günlük bir müzik maratonuyla Parkorman’a dönüyor.  Şimdiden gelenekselleşen +1 Sunar: Gezgin Salon Festivali, 29-30 Temmuz 2023'de hafta sonu sürecek iki günlük programıyla bu sene de yeşilliklerle çevrili Parkorman'da. Jon Hopkins, Satori, L'Impératrice, Büyük Ev Ablukada ve daha fazlasının bulunulacağı, özlenen festivalin biletleri satışa sunulmuştur.

Salon İKSV’nin iyi müziği Beyoğlu’ndaki evinden doğanın içine taşıdığı etkinliği +1 Sunar: Gezgin Salon Festivali’nin ikinci turuna hazır mısınız? Geçtiğimiz yıl 20 bine yakın müzikseveri ağırlayan festival, 29 Temmuz Cumartesi ve 30 Temmuz Pazar günleri yine yeşilliklerle çevrili Parkorman’da.

Festival programına göre ilk gününde sahnede Satori, L’Imperatrice, Agar Agar, Sylvie Kreusch ve Emir Taha’yı; ikinci gününde Jon Hopkins, Büyük Ev Ablukada, Warhaus, Still Corners ve Tsar B’yi ağırlayacak festival için yeni isimler belirlendi.

Festivalin kapanışı yeni live set’iyle Jon Hopkins’ten.

The New Yorker’a göre “kendi neslinin en çok alkışlanan elektronik müzisyeni” olan Hopkins, 2000’li yılların ortalarında Brian Eno, Coldplay ve King Creosote ile yaptığı çalışmalarla tanınmaya başladı, bir solo sanatçı olarak kendi sesini buldu, karmaşık ritimleri dingin, meditatif dokularla kapladı.

Mercury Prize adayı Immunity (2013) ve Grammy adayı Singularity (2018), ruhani tekno ve ambient parçalardan oluşan iki yoğun, iddialı albüm olarak on yılın en çok övgü alan elektronik albümleri arasına girdi. Klasik müzik eğitimli Hopkins, kendi deyimiyle “ritimsiz, tek bir davul sesi olmayan, bir dans/elektronika kaydından çok klasik bir senfoniye yakın bir albüm” olan Music for Psychedelic Therapy (2021) ile bir nevi özüne döndü. Gareth Edwards’ın bilimkurgu klasiği İstila / Monsters (2010) gibi filmlere bestelediği müziklerle ödüller alan Hopkins’in Bonobo, London Grammar ve Coldplay’le de işbirlikleri bulunuyor. Hopkins, festivale tamamen kendisine ait yeni bir live set ve görsel dünyayla katılıyor.

Satori’nin müziği adında saklı: uyanış ve aydınlanma

Budist inancına özgü Japonca bir terim olan satori, bir deneyim veya doğa olayının hakikatinin âniden kavranmasıyla erişilen bir uyanış, aydınlanma mertebesi olarak tarif ediliyor. Bu aydınlanma arayışı, Satori’nin elektronik bestelerinde elle tutulurcasına hissediliyor. Güney Afrikalı bir anne ve Sırp bir babanın oğlu olan Satori, ilhamını aynı zamanda kültürel çeşitlilikten alıyor. Her bir performansını boş bir tuval olarak görüyor, dolayısıyla her seferinde yeni bir deneyim kurgulayabiliyor. Bazen setinin başından kalkıyor, gitar veya flütünü eline alıyor, bir doğaçlama melodinin peşine takılıyor. En son içe dönük, ruhani bir gözle Balkan mirasını notalara döktüğü Dreamin’ Colours (2022) albümünü çıkardı, Maktub Records’ı kurdu. Sahnesini renklendirdiği festivaller ise saymakla bitmez.

Kalpleri ısıtan, kasları gevşeten soul-funk’ıyla L’Impératrice

Soul-funk’ın yeni imparatoriçesi L’Impératrice, geçtiğimiz yıl yaşanan bir aksaklık nedeniyle festivale katılamasa da bu yıl sahnedeki yerini alıyor. İlk albümleri Matahari ile baş döndürücü bir yol kat eden grup, anavatanı Fransa’da ve ardından tüm dünyada bir kasırga etkisi yarattı. İmparatoriçenin rüzgârına dünyanın dört bir yanında milyonlar kapıldı. 2021’de çıkardıkları son albümleri Tako Tsubo, Japoncada “ahtapot kapanı” anlamına geliyor. Tıp literatüründe yeri olan, sevilen birinin kaybı veya reddedilmekten duyulan endişe gibi yoğun duygusal bunalımların kalbin ana odacığını zayıflatmasıyla ortaya çıkan bir kalp rahatsızlığı olan tako tsubo’ya modern tıp henüz bir tedavi bulabilmiş değil ama imparatoriçenin müziğiyle semptomların hafiflediği bir gerçek.

Şarkılarıyla hayatlarımızı abluka altına alan Büyük Ev Ablukada

Büyük Ev Ablukada, bir Turgut Uyar şiirinden ödünçle, 2008’de kuruldu. Hem şarkıları hem de stilleriyle kısa sürede şehir efsanesine dönüştüler. Afordisman Salihins, Bas Bariton, Bentek Sizhepiniz, Omçelik, Canavar Banavar, Galvaniz Gelbiraz ve Gelicem Nerdesin takma adlarına sahip üyeleri var. “Ay Şuram Ağrıyo” konserlerini Ay Şuram Hâlâ Ağrıyo ismiyle albüme dönüştürmelerinin ardından, ilk resmi albümleri Full Faça’yı 2012’de yayımladılar. 2016’da şekilli mi şekilli yeni tarzları Fırtınayt ile elektronik dünyanın kapılarını ardına kadar araladılar. Bu kapıdan, 2017’de aynı isimli ikinci albümleri geçti. Sahne enerjileri, ellerinin değdiği her platformda takipçileriyle kurdukları samimi ilişki ve şarkılarıyla bizi bizden almaya devam ediyorlar.

 Elektro-pop’un geleceğini notalara döken Agar Agar

Agar Agar’ın tohumları, bir deneysel sanat okulu olan Beaux-Arts Paris’te, Clara Cappagli ve Armand Bultheel tarafından atıldı. 80’lerin karanlık disko müziğini anımsatan ve her biri birer hit parçaya dönüşen “You’re High”, “Prettiest Virgin”, “I’m That Guy” gibi teklilerini 2018 tarihli ilk stüdyo albümleri The Dog and The Future takip etti. Grup adını, Armand’ın karıncalarını evcilleştirmek için kullandığı, haşlanmış yosundan elde edilen bir besin olan “agar agar”dan alıyor. En son bir bilgisayar oyunu eşliğinde piyasaya sürdükleri Play Test albümleriyle Salon’da İstanbullularla birlikte partilediler, şimdiyse partiyi büyütmek üzere +1 Sunar: Gezgin Salon Festivali’ndeler.

Balthazar’ın vokali Maarten Devoldere’nin solo projesi Warhaus

Modern dönem Nick Cave ve PJ Harvey’i olarak anılan Warhaus, aşka ve hayata dair karanlık ve romantik masallar yazıyor. 2016 tarihli ilk albümü We Fucked a Flame into Being, D.H. Lawrence’ın romanı Lady Chatterley’nin Sevgilisi’nden bir alıntıydı. Kendi adını verdiği, 2017 doğuşlu ikinci albümünün ardından ilk Salon ziyaretini yapan Warhaus, geçtiğimiz yıl yayımladığı üçüncü albümü Ha Ha Hearbreak’ten sonra arsız romantizmini büyük sahneye taşımak üzere festivale geliyor. Devoldere’nin vokallerini Palermo’da, bir otel odasının yalnızlığında, bir gitar ve mikrofon eşliğinde üç haftada kaydettiği şarkıları, parçalara ayrılmış bir kalbi onarma çabaları olarak görmek mümkün. Albümde Devoldere’nin şehvetli sesi, görkemli yaylı aranjmanlar ve ustaca yazılmış piyano notalarıyla kulakların pasını alıyor.

Çölün kaygısız gökyüzüne bakan bir müzik: Still Corners

Tessa Murray ve Greg Hughes, Londra’da bir tren istasyonunda tanıştı, Wrecking Lights Records’ı kurdu ve peş peşe müzik yayımlamaya başladı. İlk albümleri Strange Pleasures’dan “The Trip”i duymayan kalmadı, şarkının klibi YouTube’da 60 milyon izlendi. Üçleme olarak duyurdukları albüm serilerinin son halkası The Last Exit, 2021’de geldi. Grubun meşhur “çöl noir” tınısının bir diğer dışavurumu olan The Last Exit, dinleyenleri harap kasabalar ve uçsuz bucaksız manzaralarda bir gezintiye çıkarıyor. Organik enstrümantasyon, klavyeli gitar, ferah davullar ve Tessa Murray’in dumanlı sesiyle hayat bulan, zarif ve arayış dolu The Last Exit, görünenin ötesinde bir dünyanın kapılarını aralıyor.

Çılgın bir pop zekâsı: Sylvie Kreusch

Anvers’te yaşayan Sylvie Kreusch, tam bir Avrupa müzisyeni. Etkileyici lirizmiyle ve hem deneysel hem de pop üsluplarına keskin kulağıyla tanınıyor. Müzikleri moda dünyasına fon müziği oluyor. Geçtiğimiz on yıllık kariyerinin ilk çıkışını Belçika’nın art rock sahnesinde, Soldier's Heart ve Warhaus ile çalarak yaptı. İlk kısaçaları BADA BING BABA BOOM!’un ardından Wild Love geldi. 2021’de çıkardığı son çalışması Montbray’de Kreusch, kalp kırıklığının pandora kutusunu çekingen bir merakla açıyor. Adını Normandiya’daki pastoral bir köyden alan Montbray, Serge Gainsbourg’un yıkıcı şarkı sözleriyle Kate Bush’un renkli pop vizyonunun farklı dalga boylarında geziniyor.

Salon’da keşfettik, çok sevdik: Emir Taha

Salon’da dinlediğimiz günden beri “Huyu Suyu” şarkısı dilimize dolandı. Küresel müzik sahnesine güneş gibi doğan Emir Taha, güney Londra'daki üssünden dünyaya sesleniyor, alternatif R&B ve “leftfield” elektronika ile bu toprakların seslerini başarıyla bir araya getiriyor. 26 yaşındaki Emir Taha, Antalya doğumlu. İlk çalışmaları o kadar kuvvetliydi ki yankıları, onu stüdyosuna davet eden Kenan Doğulu’nun kulağına kadar ulaştı. Müzik yapmaya bir yıl sonra taşındığı Londra’da devam etti, açık mikrofon gecelerinde yıldızı parladı. O gün bugündür tüm gece süren jam session’larda hayran kitlesini büyütüyor. İki parça olarak yayımladığı Hoppa, Emir’in güçlü stilinin, ustaca kurduğu metaforların ve doğuya uzanan kültürel mirasıyla içinde bulunduğu batılı çevre arasındaki ikilikleri sanatıyla ortaya koyma yeteneğinin şimdilik en büyük kanıtı.

Tsar B ile yarın yokmuşçasına dans

Belçikalı DIY prodüktörü Justine Bourgeus’un R&B projesi Tsar B, sıklıkla FKA twigs, Azalia Banks ve MIA ile kıyaslanıyor. Kendi deyimiyle “gece kadar karanlık bir R&B” yapıyor, dans pisti amatörlerinden profesyonel koreograflara tüm dans tutkunlarını elektronik altyapılı, Ortadoğu nameleriyle bezeli, kimi zaman sert ve öfkeli synth’leriyle harekete geçiriyor. Ünlü koreograf ve dans eğitmeni Alexander Chung’un “Escalate” şarkısına armağanı dans klibi, 20 milyonun üzerinde izlendi. İlk albümü The Games I Played’in arefesinde ilk Türkiye konseri için Salon’a misafir olan Tsar B, hâlâ akıllardaki performansıyla festivalde.

Kaynak

İKSV

Fotoğraf: Arda Aytaç