Barok Sanatı
Barok 17.yy başından 18.yy’ın ikinci yarısına kadarki süreçte resim, müzik, heykel ve mimaride etkinlik gösteren, Avrupa sanatına hakim olan sanat anlayışıdır. İtalya’da doğduğu bilinmekle birlikte barok kelimesinin Portekizce şekilsiz inci anlamına gelen “Barocco” kelimesinden türetildiği düşünülüyor.
Barok sanatı ya da üslubu genel olarak Rönesans sanatına tepki olarak ortaya çıkmıştır denebilir. Reformdan (Protestan reformu) sonra Katolik kilisesi bir karşı tepki olarak sanatta ana konu olarak dini temaların işlenmesi ve sanatçıların ilhamını dini öykülerden alması gerektiğine hükmetti. Bu anlayışa göre sanat dindarlığı yansıtmalı, gerçekçi olmalı ve izleyenleri doğruluğa teşvik etmelidir. Böylece kilise tarafından sanat, dini ve Katolik kilisesini yücelterek, Protestanlık karşısındaki imajını tazeleme aracı olarak görüldü ve çoğunluğu Katolik Hristiyan olan Avrupa coğrafyasında bu anlayışa uygun eserler verildi.
Bu amacın gerçekleştirilmesine uygun olarak gerçekçiliği ortaya koymak amacıyla resimde yeni ışık ve gölge teknikleri geliştirildi. Duygular izleyenlerin empati kurmasını sağlamak amacıyla etkileyici renklerle yansıtıldı ve renk tonlarındaki zıtlıklar ve boyanın kalın serbest hareketlerle uygulanışıyla gerçeklik hissi yaratıldı. Bu çalışmaların sonucunda yüceltme amacı başarıyla yerine getirilirken oldukça ihtişamlı ve gösterişli, sanat tarihinin en etkileyici eserleri ortaya çıkmış oldu.
Caravaggio, Annibale Carracci ve Rembrand bu sanat anlayışını resimlerinde uygulayan başlıca sanatçılardır. Rembrandt’ın "Melek ve Kahin Balaam" eseri Barok etkisinin görüldüğü eserlerden biridir.
Sanatçının 20’li yaşlarında yapmış olduğu bu eserde Tevrat’ta anlatılan Kahin Balaam’ın hikayesi resmedilmiştir. Balaam İsrailoğulları’nı lanetlemek üzere yola çıkmıştır ancak eşek, Tanrı tarafından gönderilen haberci meleği görünce yoldan sapar, Balaam’a zorluk çıkarır ve Balaam yaralanır. Bunun üzerine çok sinirlenen Balaam eşeğini kamçılar, ancak çok canı yanan eşek dile gelir. Onu neden kamçıladığını sorar. Balaam benimle alay ediyorsun, elimde kılıç olsa seni öldürürdüm, der. Tanrı üzülen eşeği görür ve Balaam’ın gözlerini açar. Meleği gören Balaam Tanrının habercisi meleğin karşısına çıktığını görür ve hatasını anlar.
Barok, Osmanlı Devleti’nde 18.Yy’dan sonra özellikle mimaride etkili olmaya başlanmıştır. Osmanlı’da Barok tarzı eserler, sanatçıların öz kültürel öğeleriyle yoğrulmuştur bu sebeple Avrupa’daki eserlerin etkisi altında kalınmış olsa da ayrışır. Barok etkisinin görüldüğü mimari eserler: Nuri Osmaniye Cami, Selimiye Kışlası, Ortaköy Cami ve Dolmabahçe Sarayı’dır.
Kaynak:
Sadun Altuna, Ünlü Ressamlar Hayatları ve Eserleri
İstanbulsanatevi.com
Mona Lisa Gülümsemesi
Leonardo Da Vinci 1452- 1519 yılları arasında yaşamış bir dâhidir. Ressam, heykeltıraş, mühendis, mimar, bilim insanı ve mucittir. Floransalı bir babanın evladı olan sanatçı, ilk gençlik yıllarını Floransa’da geçirmişti. Elli yaşına geldiğinde, pek çok ülke gezmiş ve çalışmalarda bulunmuş büyük bir bilim insanı ve ressam olarak biliniyor ve krallara hizmet ediyordu. Örneğin Sultan 2. Beyazıt’ın isteği üzerine bir Boğaziçi köprüsü projesi tasarladığı kaynaklarda geçiyor. Ancak tasarıları ve çalışmaları sıklıkla yarıda kalmış, ömrü boyunca üretkenliği ile tezatlık oluşturacak kadar az sayıda eser bizlere bırakmıştır. Mona Lisa, bunlardan en bilinenidir ve hikayesi sanatçının eve dönüşüyle başlar.
1502 yılında Leonardo, memleketi Floransa’dan bir sipariş alır. Georgio Vassari’nin 1550’de sanatçı hakkında yazdığı biyografide aktardığına göre Floransalı tüccar Francesco del Giocondo karısı Mona Lisa’nın resmini yapmasını ister. İtalyanlar bu resme bu sebeple La Gioconda (güler yüzlü) ismini yakıştırsalar da resim kadının ilk ismi olan Mona Lisa (Madam Lisa) olarak tüm dünyada bilinmektedir.
Rivayete göre Leonardo resimde kadının gülümsemesini istemiş ve bu sebeple resmederken atölyesinde hep çalgıcılar bulundurmuş. Dört yıl süren resmin yapımı tamamlanmış ancak hiçbir zaman teslim edilmemiş ve hayatı boyunca Leonardo’nun atölyesinde ona eşlik etmiş.
Eser, günümüzde Fransa’da bulunan Paris’teki Louvre Müzesinde özel koruma önlemleri altında sergileniyor. 1517 yılında Leonardo, kralın davetiyle Fransa’ya göç etmiş ve hayatının sonuna kadar burada kalmış. Eser de onunla birlikte Fransa’ya gitmiş, ölümünden sonra da krala satılmış. Bu sebeple bugün Paris’te sergileniyor.
Mona Lisa’nın dünyanın en bilinen kadınlarından biri olmasında Leonardo da Vinci’nin çok yönlü kişiliği ve üstün yeteneğinin yanında sansasyonel bir olaya karışması da etkili olmuş. Mona Lisa, 1911 yılının Ağustos’unda milliyetçi duygularla ona yaklaşan Vincenzo adlı bir İtalyan tarafından müzeden kaçırılmış. Vincenzo Mono Lisa’yı Paris’teki evinde neredeyse iki yıla aşkın bir süre sakladıktan sonra satmak için harekete geçtiğinde yakalanmış. Bu süreçte Mona Lisa’yı arayan yetkililer tarafından tablonun kopyaları basılmış ve her yere dağıtılmış, öyle ki Mona Lisa’nın çalınması ve arama çalışmaları onu zamanın en popüler kadınına dönüştürmüş.
Leonardo Da Vinci şüphesiz gerçek bir dâhiydi. Öyle ki bu resimde sfumato denilen bir teknik kullanarak, renk tonlarının yumuşak bir biçimde birbirine geçişini sağlamıştır. Bu yumuşak etki ile o döneme kadar portrelerde görülen kas katılığı aşmış ve Mona Lisa’nın sırrı olan o belli belirsiz gülümsemeyi yaratmıştır.
Gerçekten de Mona Lisa’ya baktığınızda onun gülümsediğini düşünebilirsiniz. Ancak biraz daha incelediğinizde bakışlar mesafeli bir ifadeye bürünür. Bu sizi düşündürür... Mona Lisa mutlu mu, mutsuz mu? Neşeli mi hüzünlü mü? Cevap Leonardo için de sizin için de aynı: Onu nasıl görmek istiyorsanız öyle.
Leonardo Da Vinci, Buchholz, Literatür Yayımları
Sanatın Kısa Öyküsü, Hodge, Hep Kitap
Ünlü Ressamlar Hayatları ve Eserleri, Sadun, Altuna, Hayalperest