Barok Sanatı

29 Ağustos 2021 12:00 Haftalık Kültür
resimler-kitap/Rembrandt_barok_melek_kahinbalaam_eser.jpg
google news

Barok 17.yy başından 18.yy’ın ikinci yarısına kadarki süreçte resim, müzik, heykel ve mimaride etkinlik gösteren, Avrupa sanatına hakim olan sanat anlayışıdır. İtalya’da doğduğu bilinmekle birlikte barok kelimesinin Portekizce şekilsiz inci anlamına gelen “Barocco” kelimesinden türetildiği düşünülüyor.

Barok sanatı ya da üslubu genel olarak Rönesans sanatına tepki olarak ortaya çıkmıştır denebilir. Reformdan (Protestan reformu) sonra Katolik kilisesi bir karşı tepki olarak sanatta ana konu olarak dini temaların işlenmesi ve sanatçıların ilhamını dini öykülerden alması gerektiğine hükmetti. Bu anlayışa göre sanat dindarlığı yansıtmalı, gerçekçi olmalı ve izleyenleri doğruluğa teşvik etmelidir. Böylece kilise tarafından sanat, dini ve Katolik kilisesini yücelterek, Protestanlık karşısındaki imajını tazeleme aracı olarak görüldü ve çoğunluğu Katolik Hristiyan olan Avrupa coğrafyasında bu anlayışa uygun eserler verildi.

samson'un kör edilişi rembrandt

Bu amacın gerçekleştirilmesine uygun olarak gerçekçiliği ortaya koymak amacıyla resimde yeni ışık ve gölge teknikleri geliştirildi. Duygular izleyenlerin empati kurmasını sağlamak amacıyla etkileyici renklerle yansıtıldı ve renk tonlarındaki zıtlıklar ve boyanın kalın serbest hareketlerle uygulanışıyla gerçeklik hissi yaratıldı. Bu çalışmaların sonucunda yüceltme amacı başarıyla yerine getirilirken oldukça ihtişamlı ve gösterişli, sanat tarihinin en etkileyici eserleri ortaya çıkmış oldu.

Caravaggio, Annibale Carracci ve Rembrand bu sanat anlayışını resimlerinde uygulayan başlıca sanatçılardır. Rembrandt’ın "Melek ve Kahin Balaam" eseri Barok etkisinin görüldüğü eserlerden biridir.

rambrandt, melek ve kahin balaam, caravaggio aziz petrusun çarmıha gerilmesi

Sanatçının 20’li yaşlarında yapmış olduğu bu eserde Tevrat’ta anlatılan Kahin Balaam’ın hikayesi resmedilmiştir. Balaam İsrailoğulları’nı lanetlemek üzere yola çıkmıştır ancak eşek, Tanrı tarafından gönderilen haberci meleği görünce yoldan sapar, Balaam’a zorluk çıkarır ve Balaam yaralanır. Bunun üzerine çok sinirlenen Balaam eşeğini kamçılar, ancak çok canı yanan eşek dile gelir. Onu neden kamçıladığını sorar. Balaam benimle alay ediyorsun, elimde kılıç olsa seni öldürürdüm, der. Tanrı üzülen eşeği görür ve Balaam’ın gözlerini açar. Meleği gören Balaam Tanrının habercisi meleğin karşısına çıktığını görür ve hatasını anlar.

Barok, Osmanlı Devleti’nde 18.Yy’dan sonra özellikle mimaride etkili olmaya başlanmıştır. Osmanlı’da Barok tarzı eserler, sanatçıların öz kültürel öğeleriyle yoğrulmuştur bu sebeple Avrupa’daki eserlerin etkisi altında kalınmış olsa da ayrışır. Barok etkisinin görüldüğü mimari eserler: Nuri Osmaniye Cami, Selimiye Kışlası, Ortaköy Cami ve Dolmabahçe Sarayı’dır.  


Kaynak:
Sadun Altuna, Ünlü Ressamlar Hayatları ve Eserleri
İstanbulsanatevi.com

Düşünüyorum, Öyleyse Varım

04 Temmuz 2021 12:00 Haftalık Kültür
resimler-kitap/Cogito_ergo_sum_morenhaber.jpg

Felsefe tarihindeki en ünlü cümlelerden biridir “Cogito, Ergo Sum.” Düşünüyorum, öyleyse varım anlamına gelen bu ifade Fransız Filozof Rene Descartes (1596-1650)’a aittir ve "Meditasyonlar" isimli Latince kaleme alınan eserinde yer alır.

Descartes, varoluş problemiyle ilgilenir. Kesinliğinden şüphe edebileceği her bilgiyi reddetmekle başlar işe. Çünkü dış dünyanın varlığının kabulüne ancak varlığından kesin olarak emin olduğu şeylerin tespitiyle varabileceğini düşünür. Bu sebeple duyuları yoluyla algıladığı her şeyin varlığını reddeder, çünkü duyular insanı yanıltabilir. O tüm dış dünyayı reddeder ancak her şeyi reddederken kabul ettiği tek bir inanç ortaya çıkar. Bu inanç onun düşünüyor olduğudur.

Descartes’a göre düşünüyor olması hiçbir şüphe doğurmuyordur, çünkü düşünüp düşünmediğine dair şüphe ederken dahi yaptığı düşünmektir. Böylece Descartes, eğer düşünüyorsa ve düşünüyor olduğunu kesin bir şekilde bilebiliyorsa bunun var olduğu anlamına geldiğini söyler.

Söz konusu temel ilkenin kuşku götürmez bir doğru olduğunu şöyle belirtir Descartes: “Bu doğru: Düşünüyorum, öyleyse varım- öylesine kesin ve apaçıktı ki kuşkucuların en abartılmış sanılarının hiçbiri onu sarsamazdı...” “«...bu önerme: varım, onu her dile getirdiğim ya da usumda düşündüğün an zorunlu olarak doğrudur»".

Descartes bu ilk doğruya varmak için daha önceki bilgilerinden hiçbirine dayanmaz. Yani, belirli verilerden yola çıkarak bu veriler ile vardığı doğru arasında bir bağlantı kurarak geliştirmeye çalışmaz bilgisini. Tersine, var olduğunu, tam da kendisini var olmadığına inandırmaya çalıştığı bir anda kavrar.

Descartes’in bu savı “kendini bilme” konusunda bizlere farklı bir pencere açıyor. Kendi kendimizin farkında olmamızın diğer farkındalıklardan farkı nedir? Kendi düşüncelerimiz, hislerimiz hakkında düşünüyor olmak herhangi başka bir şeyi düşünmekten hangi açıdan farklılık arz eder?  Bu sorunun cevaplarından biri, düşüncelerimiz ve hislerimiz hakkında dürüstçe kendimize yanıtlar verdiğimiz anlarda bu düşüncelerin ve hislerin doğruluğu hususunda hataya ve kuşkuya düşemeyeceğimizdir. Bu fikir acı duyma meselesi çerçevesinde değerlendirildiğinde akla yatkın görülebilir. Çünkü acı içinde olduğunuzu hissederseniz, doğal olarak acı içinde olduğunuza inanırsınız ve bu inancınızda hatalı olabileceğiniz fikri sizin için neredeyse imkânsız gibidir.*

Kaynaklar:
Savran, Gülnür, Düşünüyorum Öyleyse Varım
Evrimağacı.org

Metin içi fotoğraf: Bakırköy, Düşünen Adam Heykelinin Hikayesi
*365 Güne Bir Konu, Entelektüelin El Kitabı