Yıldız Ölümü

07 Kasım 2021 13:17 Haftalık Kültür
resimler-kitap/Yıldız_ölümü.jpg
google news

Yıldızların doğumu neredeyse evrenin oluşmasıyla başlamış, 13,8 Milyar yıldır süregelen, kozmostaki her galakside gerçekleşen bir olaydır. Bir yıldızın doğumu, yıldız yuvasının içindeki yıldızlararası gaz ve toz bulutlarının derinliklerinde gerçekleşir. Oluşum tamamlandıktan sonra, yıldızdan bir ışık süzmesi evrene yayılır ve evrende yeni bir yıldız parlamaya başlar. 

Yıldız doğumu yıldızlararası bulutlar denilen, gaz ve toz bulutunun yoğun olduğu bir alanda, tetikleyici bir hareketle bu maddelerin hareket etmesiyle başlar. Hızla dönen gaz ve toz molekülleri kendi içinde sarmal oluşturur ve sürtünmenin etkisiyle ısınır. Zamanla gaz ve toz bulutundan sıcak bir çekirdek oluşur ve bu çekirdek çekim alanındaki enerjiyi içine alarak gittikçe büyür.

Yeterince büyüyen ve sıcaklığı içinde barındıran çekirdekte hidrojen ve helyum molekülleri birleşerek ısı yayan ve ışık veren bir maddeyi oluştururlar. Bizler bu parlak ve ısı dolu cisimlere yıldız adı veririz. Bu yıldızların en bilineni şüphesiz Samanyolu galaksisinin baş tacı Güneş’tir. Güneş’in doğuşu şu an ki bilgilere göre 4,5 milyar yıl önce, bir süpernovanın tetikleyici hareketiyle başladı.

yıldızlar

Kendi ömrümüzle kıyasladığımızda yıldızların sonsuza dek var olacağı yanılsamasına kapılırız. Oysa yıldızlar da zamanla enerjilerini yitirir ve solarlar. Parlak yoğun yıldızlara beyaz cüce denir. Bu yıldızlar küçülerek soğuk küllere dönüştüğünde kara cüce olarak adlandırılırlar. Bir yıldızın yaşam süresi yaklaşık bir milyonu bulabilir.

İnsanlar belli bir yaşa kadar büyürler. Bu herhangi bir yaş olabilir. Ancak o yaştan sonra yaşlanmaya başlarlar. Yıldızların hayatı da buna benzer. Yıldızlar yaşça büyürken nükleer füzyon (çok küçük yapıdaki elementlerin birleşmesi) adı verilen bir süreçte çekirdeklerindeki elementleri kaynaştırırlar. Güneş de şu an bu evrededir. Ancak yeteri kadar yaş aldıklarında çekirdeklerindeki elementleri kaynaştırmayı bırakırlar. Artık büyümüyorlar, yaşlanıyorlardır.

yıldız

Güneşimiz, birkaç milyar yıl daha yaşamaya devam edecek. Ancak bir an, çekirdeğinde kaynaştırdığı elementlerden hidrojeni bitecek. Bunun üzerine helyumu kaynaştırmaya başlayacak. Ancak helyumun kaynaşması karbonu ortaya çıkaracak. Zamanla şişecek ve karbon sebebiyle kırmızımsı bir hale bürünecek. Zamanla iyice yaşlanan güneş, atmosferinde taşıdığı karbonunu taşıyamayacak ve dışarı püskürtecek, bu patlama sonucunda kaybettiği gazlarla da zayıflayıp küçülecek. Güneşten geriye sadece sıcak çekirdeği kalacak.

Çıplak kalan çekirdeğin yoğun ısısı daha çok parlamasına sebep olacak. Bunun üzerine büzüşecek ve beyaz bir cüce halinde gelecek. Tüm ısısı ve enerjisini tüketene dek yaşamını beyaz cüce olarak sürdürecek. On milyar yıl bu halde yaşadıktan sonra, tüm enerjisini ve ısısını kaybettiğinde külle kaplı kara bir cüceye dönüşecek. Yıldız ölümü tamamlanmış olacak.

Peki güneş öldüğünde dünya üzerindeki yaşama ne olacak? Güneş kırmızıya bürünüp patladığında muhtemelen pek çok gezegen yok olacaktır. Dünyadan kalan kalıntıların Mars’a savrulacağını, Marsın ısınmasıyla yaşamın kızıl gezegende başlayabileceğini düşünenler de var. Ancak gerçek kendini ünlü ressam Van Gogh’a atfedilen bir sözde gösteriyor: “Hiçbir şeyi net olarak bilmiyorum; ama yıldızlara bakmak düş kurmamı sağlıyor."

yıldızlı gece van gogh

Fatıma'nın Eli

12 Eylül 2021 12:00 Haftalık Kültür
resimler-kitap/hamsa_fatımanıneli_fatmanıneli.jpg

Fatıma’nın Eli olarak bilinen, nazar ve kötü enerjiye karşı Ortadoğu ve Anadolu’da yaygın olarak kullanılan geleneksel semboldür. Başta Kuzey Afrika olmak üzere geniş bir coğrafyada benimsenen sembol; Araplar tarafından “Hamsa veya Hamsa eli”, Museviler tarafından “Humaş Eli veya “Miryam’ın Eli” ve Hindular tarafından “Humas Eli” olarak anılır.

Hamsa kelimesi Arapça beş anlamına gelen hamse kelimesinden türetilmiştir. Sembol hem Müslümanlığın hem de Museviliğin ihtiva ettiği ortak sembollerden biri olması bakımından dikkat çekicidir.

Müslümanlığa göre el sembolü, Hz. Muhammed’in kızı ve Hz. Ali’nin eşi Hz. Fatıma’nın elini ve beş parmak İslam’ın beş temel şartını sembolize eder. İslam inancı ve Arap geleneğindeki, kötü niyetli insanların zarar doğurabilecek bakışlarını anlatan nazara iyi geldiğine inanılmakta ve kem gözlerden korunmak amacıyla meskenlerde tılsım olarak kullanılmaktadır.

Azerbaycan ve Anadolu kültüründe "El benim elim değil Fatma Ana’nın eli olsun” deyişi vardır ve evle ilgili işlerde şansın ve bereketin bol olsun, elin bereketli olsun anlamına gelmektedir.  

fatmanın eli

Musevilikte “Abla Meryem’in Eli” diye bilinir. Meryem (Miryam), Hz. Musa’nın ablasıdır. Yahudiler için beş parmak Tevrat’ı oluşturan beş kitabı sembolize eder. Elin sağ ve sol parmakları yanlara dönüktür. Diğer 3 parmak ise dikeydir. Tılsımın şeytanı uzak tuttuğu, şans ve bolluk getirdiği inancı vardır.

Bazı formlarında bulunan elin ortasındaki göz, Mısır mitolojisindeki adaletin sembolü gök tanrısı Horos’un gözüdür. Bu bakımdan elin içindeki göz kötü niyetli kişilere karşı, her şeyi gören ve bilen Horos’un gözünün üzerlerinde olduğunu hatırlatır bir uyarı niteliğindedir.

Tılsımlara semavi dinlerin öncesinde inanılan Paganlık ’ta (çok tanrılı din) rastlanmaktadır. Müslümanlık, sembollerin anlamlandırılarak kullanılmasını yani tılsımcılığı reddeder. Ancak toplumlar tarihsel süreç içerisinde dinlerini değiştirmiş olsalar da sosyal alışkanlıklarını istisnai örneklerden görüldüğü üzere korumuşlar ve devam ettirmişlerdir. Türklerin nazar boncuğunu, Arapların Hz. Fatıma’nın Eli’ni hala kullanıyor olmaları bunun örneklerinden biridir. Bugün Fatıma’nın Eli, nazar boncuğu ve üzerlikler aksesuar ve süs eşyası olarak sıkça kullanılmaktadır.