Nehir Kenarlarındaki Park Ve Bahçeler Sel Olaylarının Taşkına Dönüşme Riskini Ciddi Derecede Azaltabilir

04 Haziran 2023 20:27
resimler-makale/sel_taşkın_parkvebahçeler.webp
google news

Nehirlerin her iki tarafına yapılacak geniş park ve bahçe alanları, taşkın durumunda fazla suyu-enerjiyi absorbe/yutacak depolama alanları görevi yaparak, sel olaylarının taşkına dönüşme riskini ciddi derecede azaltabilir.

Yakın zamanda gerçekleştirilen Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya Su Yönetimi, Barajlar ve Enerji Sempozyumunda (23-24 Aralık 2022) Artvin Çoruh Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa TÜFEKÇİOĞLU’nun sunduğu “Kaliteli ve Kontrollü Su Üretiminde “Entegre Havza Yönetiminin” Önemi; Erozyon, Sel ve Taşkınlar” başlıklı bildiride, nehir kenarlarına yapılacak geniş park ve bahçe alanlarının taşkın önlemedeki önemine vurgu yapılmaktadır.

Doç. Dr. Tüfekçioğlu’nun yaptığı bildiride; “Maalesef ülkemiz coğrafi konumu ve jeomorfolojik yapısının da etkisi sonucu toprak erozyonu, deprem, sel ve taşkınlar, heyelan ve orman yangınları gibi doğal afetlerin fazla tekerrür gösterdiği bir ülke konumundadır. Özellikle sel ve taşkınların gerçekleşmesinde önemli rol oynayan bazı ana faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz; yağışların karakteristik özelliklerindeki değişim (miktarı, şiddeti, süresi, frekansı, kapsama alanındaki artış vb.), doğal bitki örtüsünün tahribi ve/veya değiştirilmesi, hatalı kırsal yerleşim ve yanlış kentsel dönüşüm planı ve akarsu kanal sistemlerinin morfolojik yapısının (genişlik, derinlik, eğim ve menderes) değiştirilerek kanalın rüsubat taşımı potansiyelinin düşürülerek doğal dengesinin bozulması gibi.”

Araştırmacı Tüfekçioğlu, Karadeniz Havzası 2014-2020 Ortak Operasyonel Programı, Avrupa Komşuluk Aracı aracılığıyla komşu ülkeler; Bulgaristan, Gürcistan, Yunanistan, Moldova Cumhuriyeti, Romanya, Ermenistan ve Ukrayna ile birlikte yürüttükleri projeler ile sel olaylarının taşkına dönüşme riskini analiz ettiklerini dile getirdi.

Çalışmada; "Dengedeki değişiklik bazen şiddetli ve fazla yağışlarla gelen erosif faktörlerdeki artış olabileceği gibi, bazen de hatalı arazi kullanımı yada doğal bitki örtüsünün tahribinden kaynaklı erodibilite faktörlerindeki azalıştan kaynaklı olabilir. Örneğin 22 Temmuz 2021 de yaşanan Arhavi Kapisre deresi taşkınına havzanın sarp ve yüksek eğimli yamaçlarında gerçekleştirilen tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin etkisi, yüzey erozyonunu ve bu yolla taşının sediment miktarını önemli ölçüde artırmıştır. Tarımsal faaliyetler toprağın fiziksel, kimyasal ve organik yapısını bozarak erozyona karşı oluşturmuş olduğu direnç eşik değerini (erodibiletesini) çok aşağılara çekebilmektedir. Diğer önemli bir husus ise, arazi kullanımı orman olması gerekli olan bu eğimli araziler tarımsal kullanımı açıldığından yağmur damlaları yüzey toprağı ile direkt etkileşime geçerek erosiv enerji aktarımını önemli derecede artırmaktadır. Nihayetinde erozyona karşı hassasiyeti artan toprak yüksek eğim ve şiddetli yağışların direkt etkisiyle beklenenden çok kısa sürede ayrışır ve yüzeysel akışlarla birlikte oluk ve oyuntu kanal sistemlerine ulaşır. Oyuntu kanalları genellikle havzanın üst kısımlarında (memba) yer alan yağmur suyunun ilk toplanmaya başladığı küçük yarıklar/dereciklerdir. Aslında bu oyuntular sel ve taşkın kontrolünde büyük bir öneme sahiptirler çünkü havzada gerek sayıca gerekse de uzunluk olarak en fazladırlar ve ana dereyi besleyen (su hacmi ve rüsubat olarak) birincil kaynaklardır. İşte bu oyuntular içeresine düşen suyun hızının azaltılması ve rüsubat ın (taş, çakıl, kum vb) kafes tel, kuru duvar eşik ve ıslah sekisi gibi enine yapılarla ilk noktada depolanması, mevcut sel suyunun rüsubat taşıma kapasitesini azaltarak alt havza kanal sistemlerine (ana dere ve yan kollarına) olan baskıyı minimize ederek taşkın olma riskini azaltacaktır. Doğal kanal sistemleri morfolojik karakteristiklerini (genişlik, derinlik, yatak eğimi ve menderes; kanalın kıvrımlı “s” çeklini alması) güç-enerji ve direnç dengesine göre oluştururlar. Bu dengenin güç kısmında debi ve yatak eğimi, direnç kısmında ise yatağın taşıdığı rüsubatın miktarı ve tane büyüklüğü bulunur. 22 Temmuz Arhavi taşkının da olduğu gibi, debi ve rüsubat dengesinin bozulması neticesinde Kapisre dersinin ana kollu üzerinde en az 4-5 farklı noktada büyük şev kopmalarına bağlı aşırı rüsubat girdisi tespit edilmiştir."

Sonuç olarak, "Farklı sebeplerden dolayı yeterince geniş planlanmayan taşkın düzlükleri veya daraltılan kanallar diğer morfolojik (dere tabanı eğimi ve menderes yapısı) müdahalelerinde etkisi sonucu rüsubat taşıma potansiyellerini kısıtlayarak taşkın riski oluştururlar. Bu risk şehir planlamasında kesinlikle dikkate alınarak yatağın sel esnasında belirli ölçülerde taşkına geçişine izin verilmelidir. Bunun için öncellikle yapılaşmanın kanaldan en az 40-50 m uzakta tutulması gerekir ve nehir in her iki tarafında da en az 25-30 m genişliğinde taşkın durumunda fazla suyu-enerjiyi absorbe/yutacak depolama alanları oluşturulmalıdır. Bu alanlar taşkın riskinin olmadığı normal zamanlarda park bahçe olarak kullanılabilir. Mümkünse yatağın doğal yapısı (eğim, menderes, genişlik ve derinlik azaltılmamalı) değiştirilmemelidir. Maalesef günümüzde ülkemizdeki birçok akarsuyun bu karakteristik özellikleri değiştirilmiştir. Bu değişimler özellikle yerleşim yerlerinden geçen kanalların ilgili kısımlarında çok daha göze batmaktadır. Yerleşim yerine yakın yerlerde nehir tabanındaki rüsubatın her yıl temizlenerek yatak eğiminin belli bir değerde tutulması ve rüsubat transferinin denize kadar ilerleyişi sağlanmalıdır. Yerleşim yeri kotunun nehrin/derenin taşkın seviyesine göre daha düşük olacağı gerçeğinden hareketle, taşkın esnasında yerleşim yerinde birikecek sel sularının hızlı bir şekilde denize tahliye edilmesi gerekmektedir. Bunun için taşkın debisine göre ebatlandırılmış özel kapalı ve açık su tahliye kanallarının yapılması önemlidir. Yukarda bahsedilen bütün bu önleyici ve koruyucu tedbirlerin entegre bir şekilde alınması ve bunun için ortaya konulacak kurumsal işbirliği gelecek aylarda yada yıllarda muhtemel gerçekleşecek sel olaylarının taşkına dönüşme riskini ciddi derecede azaltacağı” bildirildi.

Proje Hakkında

Doğaya uygun önlemler ve ortak yenilikçi izleme ve kontrol teknikleri ile daha temiz bir Karadeniz için çöplerin ve erozyonun azaltılması- BSB963-AB Projesi (Artvin, Arhavi Havzası)

Bu proje/çalışma Karadeniz Havzası 2014-2020 Ortak Operasyonel Programı, Avrupa Komşuluk Aracı aracılığıyla Avrupa Birliği ve katılımcı ülkeler: Ermenistan, Bulgaristan, Gürcistan, Yunanistan, Moldova Cumhuriyeti, Romanya, Türkiye ve Ukrayna tarafından ortak finanse edilmektedir. Bu yayın Avrupa Birliği'nin mali desteğiyle hazırlanmıştır. Bu yayının içeriği tamamen yazarların sorumluluğundadır ve hiçbir şekilde Avrupa Birliği'nin görüşlerini yansıtmamaktadır.