Türkiye Cumhuriyeti Yeni Yaşını Kutluyor: Cumhuriyet neden ve nasıl ilan edildi?
"Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz." sözleriyle çağdaş ve demokratik bir ülkenin temellerinin atıldığı 29 Ekim 1924 tarihi 101 yıldır coşkuyla kutlanmakta. Bu kutlu gün, bağımsızlık mücadelesi vermiş milletin, oy kullanarak seçtiği temsilciler aracılığıyla yönetileceğinin ilan edildiği gün. Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunun ilan edildiği gün. Öyle ki Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1933 tarihinde cumhuriyetin onuncu yılı kutlamalarında seslendiği Onuncu Yıl Nutku'nda, bu günü "En Büyük Bayram" olarak nitelendiriyor.
Türkiye Cumhuriyeti Nasıl Doğdu?
Cihan Harbinin sonunda, Osmanlı Devleti için Cihan Harbinin bitişini ifade eden Mondros Ateşkes Antlaşmasındaki hükümlere dayanarak; İtilaf Devletleri Osmanlı topraklarını fiilen işgal etmişlerdir. Sovyet Rejiminin etkisiyle İtilaf Bloğundan ayrılan Rusya hariç olmak üzere İtilaf Devletleri tarafından, Mondros'un Osmanlı topraklarını işgale açık hale getiren hükümlerine dayanarak, başta Musul olmak üzere Osmanlı ülkesi; Batı Anadolu, Doğu Trakya ve Doğu Anadolu'dan işgal edilmeye başlanmıştir. Anadolu'da yaşayan halklar bu işgallere direnç göstermiş, önce protesto ve mitinglerle sonra sivil-askeri birliklerle işgallere karşı çıkmışlardır. Bu esnada Çanakkale Kahramanı olarak bilinen ve Kafkas Cephesindeki başarısıyla Altın Kılıç Madalyasıyla ödüllendirilen Mustafa Kemal, Samsun'da İngilizlerin ve Damat Ferit Paşa hükümetinin direktifiyle asayişi sağlamak ve halkın işgallere olan direnişini durdurmak amacıyla görevlendirilir.
Mustafa Kemal bu görevlendirmeyi, İtilaf Devletleri ve işgallere karşı olan halkı örgütleme ve teşkilatlandırma vesilesi olarak görür. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, Anadolu'da kongreler düzenleyerek işgallere karşı geldiklerini, birleşerek topyekün bir bağımsızlık mücadelesi verileceğini, İtilaf Devletleri'nin ordusu altında iradesi sakatlanmış İstanbul hükümetinin bağımsızlık aleyhine verdikleri kararları tanımayacaklarını ilan ederler.
Anadolu halkı; bir yılı aşkın süren işgallere karşı örgütlenen Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Ali Çetinkaya gibi Osmanlı subaylarının liderlik ettiği yeni oluşuma destek verir. Halktan oluşan Kuvayımillîye (sivil direniş) birlikleri oluşur. Bu birlikler Güneydoğu Anadolu’da Fransızları durdurur. Batı Anadolu ise İngiltere’nin desteklediği Yunan işgali altındadır. Yunanlılar İzmir’i 15 Mayıs 1919 tarihinde işgal ederler.
(Bu günden 9 Eylül 1922 tarihine, Türk ordusunun kente girişine kadarki 3,5 yıllık süreçte İzmir Yunan işgali altında kalır. İstanbul'un işgali ise Ekim'de İmzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşması sonucunda hukuken son bulacak, Yunan ve İngiliz askerleri Lozan'a giden süreçte şehri terk edeceklerdir. )
Son Osmanlılar
Halkın işgallere tepkisinden doğan Kurtuluş Savaşı Ankara’da bulunan Temsil Heyeti ve meclisin açılmasından sonra Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilir. Yunanlılara karşı Kuvayımillîye birlikleri birleştirilerek düzenli ordu kurulur. İlk önce İstanbul Hükümetiyle yapılan görüşmeler sonucunda mücadelenin son Osmanlı Mebusan Meclisince yürütüleceği kararlaştırılır. Ancak İstanbul’da toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisince alınan Misakımilli kararlarının ilan edilmesinin ardından İngiltere, İstanbul’u resmen işgal eder ve meclisi dağıtarak, mebusları sürgüne gönderir. Bu sebeple bağımsızlık mücadelesinin Ankara gibi iç bölgelerde işgale karşı korunaklı ve merkezi bir konumda bulunan bir yerde gerçekleştirilmesine karar verilir.
Düzenli ordu kurulmasının ardından meclise karşı ayaklanmalar başlar. Bu ayaklanmaların bazıları İtilaf devletlerinin desteğİ ve fonlamasıyla İstanbul hükümetince çıkarılırken, bazıları düzenli ordu disiplinine katılmak istemeyen Kuvayımillîye birliklerinin komutanları tarafından çıkarılır. Ayaklanmalar Meclis tarafından bastırılır ve meclis Anadolu’da otoritesini ve güvenini arttırmış olur.
Saltanat Şurası Sevri İmzalıyor
Bu esnada İstanbul Hükümeti, İtilaf Devletlerince Anadolu'nun paylaşıldığı Sevr Barış Antlaşmasını imzalar. Bu anlaşmaya göre Anadolu toprakları devletlerce parçalanacak ve Osmanlı Devleti küçük bir Anadolu beyliği konumuna geri dönecektir. Osmanlı Devleti’nin, başkenti olan İstanbul ile topraklarının bağlantısı kesilecek boğazlar savaş zamanında dahi tüm devletlere açık hale gelecektir.
Ancak Osmanlı Devleti o tarihlerde anayasal olarak Meşrutiyet ile yönetildiği için, antlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için meclis onayı da gerekmektedir. İngiltere Mebusan Meclisini dağıttığı için, bu antlaşma meclis tarafından onaylanamamış ve ölü doğmuştur. Bu sebeple İstanbul Hükümeti Sadrazamı Damat Ferit Paşa, Saltanat Şurası adı altında eski nazırlardan oluşan bir heyet oluşturulmuş ve anlaşma imzalanmıştır. Ne var ki Anadolu halkı için bu anlaşma yok hükmünde görülmüş ve hiçbir zaman geçerli sayılmamıştır.
Millî Mücadele Muharebeler
Sevr Antlaşması'nda doğuda bir Ermeni devleti kurulmasını öngören madde Ermenileri umutlandırmıştı.Doğu Cephesi'nde, Temsil Heyeti’ne bağlı Kazım Karabekir'in komuta ettiği kolordu önderliğinde Ruslar ve Ermenilerle mücadele edildi. 3 Aralık 1920’de Meclis’in açılmasından 8 ay sonra başarılı olunan cephede Ermenilerle Gümrü Barış Antlaşması yapıldı. Bu antlaşma Meclisin ilk antlaşması ve uluslararası alandaki ilk siyasi zaferi oldu.
Güney Cephesi'nde Fransızlar ve Ermenilerle, Kuvayimillliye birliklerince mücadele gerçekleştirildi. 15 Eylül 1919’da Suriye İtilafnamesi olarak adlandırılan bir antlaşma ile İngiltere bu bölgeyi Fransızlara bıraktı. Fransızlar bu bölgede Ermeni Alayları kurdular ve bölgede katliamlara başladılar. Sütçü İmam, Şahin Bey, Tayyar Rahmiye, Ali Saip Bey, Kılavuz Hative, Kılıç Ali gibi isimlerin öne çıktığı sivil direnişler Fransızların ilerleyişini engelledi, Fransızlar Batı Cephesi'nde kazanılan peş peşe zaferlerin ardından bölgeden çekilmeye başladılar ve 1921 Ankara Antlaşmasıyla güney cephesi Sakarya Savaşı'ndan sonra resmen kapandı.
Ordular, İlk Hedefiniz Akdenizdir, İleri!
Batı Cephesi en yoğun savaşların gerçekleştiği cephedir. İngiltere’nin desteklediği Yunanlılara karşı başarısız taarruzlar görülmüş, Kuvayımilliye ile mücadele verilemeyeceği anlaşılmış ve düzenli ordu kurulmuştur. Ocak 1921’de 1. İnönü Savaşı kazanılmıştır. Bu zaferin ardından ilk Anayasamız 1921 Anayasası Teşkilat'ı Esasiye yürürlüğe girmiş ve ardından İstiklal Marşı kabul edilmiştir. Mart ayında 2. İnönü Savaşı'nda Yunanlılar mağlup edilmiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal İnönü’ye gönderdiği mesajında “Siz orda yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz” ifadesinde bulunmuştur. Eskişehir – Kütahya Muharebesinde düzenli ordu ilk ve son yenilgisini almış, bunun üzerine mecliste yapılan oturumlar sonucunda Başkomutanlık Yasası’nın kabul edilmesiyle tam yetki Meclis tarafından 3 aylık sınırlı süre ile Mustafa Kemal’e verilmiştir. Mustafa Kemal, Erzurum kongresinden önce bırakmak zorunda olduğu (Sine-i millete dönmek) askerlik görevine terkar dönmüştür.
Tekalif-i Milliye Emirleri Yürürlükte
Mustafa Kemal meclisten devraldığı yasama yetkisiyle Tekalif-i Milliye Emirlerini çıkarmıştır. Bu hükümlerle halktan ordunun ihtiyaçları için geri ödenmek şartıyla mal ve erzak temini sağlanmıştır. Eylül ayına gelindiğinde Sakarya Meydan Muharebesi yaşanmıştır. Bu savaş çok kanlı geçtiği için Mustafa Kemal tarafından“Sakarya Melhame-i Kübra’sı” yani Sakarya Kan Gölü, Sakarya Kıyameti olarak adlandırılmıştır. Bu savaşta Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh tüm vatandır.” Sözleriyle ifade ettiği dünya tarihinde ilk defa görülen "topyekûn savaş" gerçekleştirilmiştir. Ayrıca çok sayıda subay şehit olduğu için bu savaş “Subaylar Savaşı” olarak da anılır.
Sakarya Savaşı'ndan sonra İtalyanlar ve Fransızlar Anadolu’dan çekilmiş, barış antlaşmaları imzalanmıştır. İngiltere'nin Yunanlılara olan inancı kırılmıştır. Türklerin savunması durmuş, taarruz vakti gelmiştir. Bu boşluktan yararlanan Meclis, bir yıl savunmada beklemiş ve ordu güçlendirilmiştir. Bir yıla aşkın sürenin ardından Afyon Kocatepe'den başlayan Büyük Taarruz gerçekleştirilmiştir.
9 Eylül 1922’de, Eskişehir-Afyon hattına çekilen Yunanlılara karşı taarruza geçilmiştir. Bu savaşa iki tarafın da başkomutanı katıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi adı verilmiştir. 26 Ağustos Yunan generali Trikopis Uşak'ta esir alınmış ve Mustafa Kemal “Ordular, İlk hedefiniz Akdenizdir!” diyerek Türk birliklerine İzmir’e kadar taarruza devam etmelerini emretmiştir. 9 Eylül 1922’de Türk ordularının İzmir’e girmiş, Çanakkale'ye ilerlemeleri üzerine İtilaf Devletleri ateşkes antlaşması teklifinde bulunmuşlardır.
Cumhuriyetin İlanı Gerçekleşiyor
Lozan Barış Antlaşması imzalanmadan önce, Mudanya Ateşkesiyle teslim edilen İstanbul’un işgalden kurtarılmasıyla yönetimde ikilik ortaya çıkmış, İtilaf Devletlerinin Lozan Barış Antlaşması'na Saltanat makamı ve hükümetini de davet etme planları ortaya çıkınca, Lozan'ın öncesinde Kurtuluş Savaşını desteklemeyen saltanat makamı kaldırılmıştır. Saltanat makamının kaldırılması egemenliğin kaynağının; bir kişiden, bir soydan alınıp vatanını düşman askerlerine bırakmayan, yokluk içinde kurtuluş mücadelesini veren halka verilmesinin en temel adımı olmuştur. Bunun üzerine artık padişah olmadığı için monarşiyle yönetilmeyen bu yeni ülkenin yönetim şeklinin belirlenmesi gerekmiştir. Bunun üzerine 29 Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Cumhuriyeti ilan etmiştir.
Cumhuriyet'in ilanı, doğan çocuğun adının konması olarak da nitelendirilebilir. Cumhuriyet 1921 Anayasasına hükümet biçimi olarak girmiş, 24 Anayasında rejim olarak ilk kez yer almıştır. Cumhuriyetin ilanına giden süreçte Yenigün gazetesi bu gelişmenin gerçekleşeceğini önceden halka duyurmuştur. Öyle ki uzun tartışmalarla geçen günlerin sonunda Mustafa Kemal arkadaşlarıyla görüştüğü bir yemek masasında “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.” sözleriyle yeni rejimi ilan edeceğini duyurmuş ve önerge meclise sunulmuştur.
İlk hükümeti kurmakla İsmet İnönü görevlendirilirken, Fethi Okyar da TBMM Başkanlığı'na seçilmiştir. Türk halkı, 29 Ekim gecesi ve 30 Ekim günü Cumhuriyet'in ilanını kutlamış, Ekim 1924’te yayımlanan kararname ile Cumhuriyet'in ilanınının resmi kutlama olmasına karar verilmiştir. Bugün Cumhuriyet'imiz 99 yaşında.
Atatürk'ün Ankara'da 1921'de verdiği demeçte söylediği sözler bugün bizler için çok manidar,
"Efendiler, Böyle evlatlara ve böyle evlatlardan oluşmuş ordulara sahip bir millet, ellbettte hakkını ve istiklalini bütün manasıyla korumakta başarılı olacaktır.Böyle bir milleti istiklalinden mahrum bırakmaya çalışmak hayal İle uğraşmaktır."